SİVİL TOPLUM

HAK ARAMAK…

Bu ülkede yaşayan insanımızın yüzyıllardır yaşadığı temel sorundur birey olmak. Birey olmak, kişinin kendini tanıması ve kendini ifade edebilmesi demektir. Her insan, birey olmanın getirdiği haklarla doğar yaşar ve ölür. Çok özel haller dışında bireyin hakları elinden alınamaz, başka birine devredilemez. Bütün çağdaş ülke yasalarında, evrensel hukuk normlarda bu haklar en temel haklar olarak görülür ve korunmasında en çok titizlik gösterilen haklar olarak varlığını sürdürür. Yaşama, beden ve ruh bütünlüğü içinde hayatını sürdürme hakkı, eğitim, seyahat, haberleşme çalışma ve mülk edinme özgürlüğü, birey olmanın insana getirdiği temel haklardır.

Ama birey hakları, kişiye,  onun üstünde bir irade tarafından lütufta bulunularak verilmiş olan haklar anlamına gelmez. Birey hakları, bireylerin haklarının bilincinde olmaları, o hakları tam ve bir bütün olarak kullanması ve bu haklar elinden alınmak istediğinde hukuk yolları kullanarak o haklarını korumayı gerekli kılar.

Çağdaş birey, bu yüzden haklarının bilincinde olan, haklarını kullanan ve onları koruyan birey demektir.

Ama ne yazık ki bizim insanımız, yüzyıllardır birey olmayı tam olarak öğrenememiş, bunun yerine kalabalıklar içinde kaybolmayı, yukarıdan padişahı, veziri, cumhuriyet sonrasında devleti ona neyi verirse onunla yetinmiş, hiç sorgulamamıştır. Hatta çoğu zaman ona verilen hakları kullandırılmadığında hiç sesini çıkarmamış, boynunu büküp her şeyi kabullenmiştir.

Birey olamamak öyle sinmiştir ki içimize; okulumuzda öğretmenimize, askerde çavuşumuza, karakolda polisimize, hastanede doktorumuza gıkımız çıkmamıştır hiçbir zaman. Derste beklemediğimiz halde kırık not aldığımızda öğretmenimize itiraz etmemiş, gece vakti kapımızı çalan ve “polisim” diyen birine kimliğini ya da arama iznini dahi sormadan kapımızı açıp evimizin her yanını aratmışızdır.  Devletin kapısında hiçbir mazeret göstermeden “Yarın gel” diyen memura hiç itiraz etmemişizdir,

Sonra, hastane kapılarında yazılan reçetemizden ilaçlarımız kısıldığında sesimizi çıkartmamış “bana hakkım olan ilaçları vermek zorundasınız” dememişizdir. Bir sevk almak için hasta halimizle günlerce kapı kapı dolaştırılmaya ağzımızı açıp da tek kelime itiraz etmemişizdir. İlaçlarımızı zamanında ve yeterince kullanmadığımız için sağlığımız bozulduğunda, hatta bir organımızı kaybettiğimiz anda bile kayıplarımızın diyetini istememişizdir.

Hep susmuşuzdur. Hep bize dayatılanı olduğu gibi kabullenmişizdir. Ve işte bu yüzden hep kaybetmiş, hep bizim olanı yitirmişizdir.

Oysa birey odirtorumuzaişizdir, t göstermeden ” olanı yitirmişizdir. ozulduğunda, hatta bir organımızı kaybettiğimiz anda bile klan kişi haklarını bilir ve onun elinden alınmasına müsaade etmez. Kimiz aman tek başına, kimi zaman da kendisiyle aynı sorunları yaşayan insanlarla bir sivil toplum kuruluşu çatısı altında bir araya gelerek hakları için mücadele eder, sesini duyurur ve haklarını kazanır.

Hakkınızı Arayın !!!

İşte bu yüzden,

her şekilde ve şartta hakkınızı arayın, almak için mücadele edin.

Mücadele, hele de yasal yollarla mücadele zor ve sabır gerektiren bir iştir. Ama kalıcı, doğru ve kesin çözümler için en uygun yol da budur. Çünkü bu sayede elde edilmiş bir hak, aynı anda sizin gibi sorunlar yaşayan her kes için geçerli olacak, sizden sonrakilerin bu sıkıntıyı yaşamasını önleyecektir. Bu çözüm aynı zamanda toplumun tümüne mâlolarak çağdaşlaşma yolunda toplumun bir adım ileri gitmesini sağlayacaktır.

Devletten Bir Hakkınızı Ararken Neler Yapmalısınız?

Çoğumuz, bireyle birey arasındaki hukuki anlaşmazlıklarda, haklarımızı nasıl arayacağımızı  bilir ve gerektiğinde (asli hukuk, sulh hukuk vb) mahkemelere başvurarak sorunlarımıza çözüm ararız. Bunun yanında, devletin bir kurumuyla, yani bir bakanlık, bakanlıklara bağlı bir devlet dairesi, hastane, okul ya da belediyelerle sorunumuz olduğu, ya da onlar tarafından bir hak kaybına uğratıldığımız zaman hak aramamız için  idare mahkemeleri bulunmaktadır. Ancak böyle durumlarda (kimi özel durumlarda 1 yıl olmakla beraber, genel olarak) kanunlara göre hak talep etme süremiz 60 gün ile kısıtlanmıştır.

Bu sebeple, kamu kurumları tarafından hak kaybına uğratıldığınızı düşündüğünüzde, 60 günlük yasal süreyi geçirmeden, öncelikle hak kaybına uğratıldığınızı düşündüğünüz kuruma yazılı olarak başvurup, kaybınızın giderilmesini talep etmeniz gerekiyor. Kurum size başvurunuzdan sonra en geç 60 gün içerisinde cevap vermek zorunda. Kurum bu süre sonunda size olumsuz cevap verirse ya da hiç cevap vermezse, sizin için geriye yapacak tek şey kalıyor: 60 gün içerisinde idare mahkemesine başvurmak. Şayet bulunduğunuz ilde idare mahkemesi yoksa, sulh hukuk, asli hukuk vb herhangi bir mahkemeye, dosyanızın en yakın idare mahkemesine iletilmesi yoluyla başvurabilirsiniz.

Evet, yasal prosedür böyle. Ama prosedürler işlemeden önce hak arama niyetinin olması gerekiyor. Hepimizin, yaşadığımız sıkıntıların sona ermesi ve yaşamın bizim için daha kaliteli, daha insanca koşullarda sürdürülmesi için harekete geçmesi gerekiyor.

Bu güzel günleri görmek dileğiyle…